Makale Dizini

Çevre tüm canlıların yaşamında önemli bir rol oynamaktadır. Temiz bir çevrede yaşamak bütün insanların ortak isteğidir. Zira çevreden en çok yararlanan insanlar, ama en çok kirleten de yine insanlardır.

Yrd.Doç.Dr.Türkan KUZU

Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi

Çevreyi kirletmek, kendi varlığımızı yok etmeye çalışmaktır. Bilinçsizce kullanılan her şey gibi temiz ve sağlıklı tutulmayan çevre bizlere zarar vermektedir. O yüzden dünya üzerinde yaşayan her bireyin çevre konusunda bilinçlenmesi gerekmektedir. Çünkü gelecek nesillere bırakacağımız temiz bir çevre en değerli mirasımız olacaktır.

Çevre bilinci henüz daha çocukken kazandırılması gereken hem evrensel hem de toplumsal bir değerdir. Bu bilinçle yetişen çocuk ileride çevresini temiz tutma konusunda bilgili, tutarlı ve hassas olacaktır. Bu bağlamda Aytül Akal’ın beş serilik masal kitapları özellikle çocuklarda erken yaşta çevre bilinci kazandırma konusunda önerilecek eserlerdir. Akal, “çocuk gerçekliği” ve “çocuğa görelik” ilkelerine bağlı kalarak kurguladığı masallarında çocukta çevre bilinci geliştirme konusunda oldukça başarılıdır.

Anahtar Kelimeler: Çevre kirliliği, çevre bilinci, masal.

Çevreye karşı duyarlı olma, çevre bilincinin tüm bireylere kazandırılması konusunda sorumluluklarının farkına varan gelişmiş ülkeler bu konudaki ilk girişimlerini 70’li yıllarda yapmaya başlamışlardır. 1972’de Stockholm’de gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Konferansı’nda ilk defa çevre sorunları gündeme getirilmiş ve günümüze kadar da dünya gündeminden düşmemiştir (bkz: Uzun, 2006, s.14; Morgil, Oskay, Göktaş, 2005, s.589; Yaşar ve diğerleri.,2005, s.580;Uzun, 2005, s.574). Hatta çevre eğitimi konusunda “Gündem 21” adı verilen bütüncül görüş, Rio de Janerio’da toplanan ilk Birleşmiş Milletler Dünya Zirvesi’nde 175 ülke tarafından benimsenmiştir (Talero, 2004), çoğu konuda bir araya gelemeyen dünya ülkelerinin ilk kez çevre konusunda ortak bir karara varmış olmaları, sorunun önemini ve acil çözüm önerilerinin gerekliliğini ortaya koymaktadır.

 Stockholm ve Rio de Janerio’da varılan ortak görüş, bu konunun eğitimsizlikten kaynaklandığıdır. Çözüm ise, çevre eğitiminin artık ülkelerin tüm eğitim basamaklarında yer almasının sağlanmasıdır. İnsanlar çevre ve çevreyi koruma konusunda bilgilendirilecek, küçük yaşlardan itibaren çevre eğitimi ile bilinçlendirilecek, duyarlı ve olumlu davranış değişiklikleri yaratılacak ve bu yaşam boyu öğrenme şeklinde devam edecektir. Beklenen olumsuzlukların yaşanmaması ve yaşanabilir bir doğanın, çevrenin devamlılığı için en etkili yol onu en çok etkileyen insanın bu konuda eğitilmesidir.

Ağır çevre sorunlarıyla karşı karşıya kalan ülkemiz ise geç de olsa bu konunun farkına varmış, 2004 yılında kabul edilen yeni eğitim programlarına çevreye duyarlı vatandaşlar yetiştirmek amacıyla çevre eğitimini eklemiştir.

Çevre eğitimi programlarının amacı, toplumun tüm kesimlerini çevre konusunda bilgilendirmek, bilinçlendirmek, olumlu ve kalıcı davranış değişiklikleri kazandırmak ve sorunların çözümünde bireylerin aktif katılımlarını sağlamaktır (bkz:http://www.istac.com.tr (17.01.2007). Bu amaç doğrultusunda çevre için duyarlı bir toplum oluşturulacak, var olan çevre sorunları ile kolayca başa çıkabilecek ve yeni sorunların oluşması engellenecek, böylece de sorunların çözülmesinde ekonomi ve zaman açısından önemli yararlar sağlanacaktır.

Çevre Bakanlığı tarafından 2000 yılında İzmir’de düzenlenen 4. Çevre Şurası’nda ülkemizdeki çevre eğitiminin yetersizliği üzerinde durulmuş ve Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği çerçevesinde okul öncesi çağındaki çocukların çevreye ilişkin olumlu tutum ve davranışlar kazanabilmesi için, bu kademeden başlayarak doğa sevgisinin kazandırılmasına yönelik aktivitelerin geliştirilmesi, ilköğretim düzeyinde ise verilmekte olan dersler içerisinde çevre içerikli konuların teknoloji kullanarak daha verimli hale getirilmesi, doğa sevgisi, ekolojik bakış açısı ve ekosistem mantığının ilköğretim çağından başlayarak tüm örgün eğitim düzeylerine uygulanmasına çalışılması konusunda karara varılmıştır (Çevre ve İnsan, 2001, ss.32-33; Şimşekli, 2001, 75).

Çocukların eğitimi bilindiği gibi ilk olarak ailede başlamaktadır. Ailenin çevre eğitimi konusunda bilinçli olması, sorumluluk sahibi olması, çocuğun ilk çevre eğitimi açısından son derece önemlidir. Ancak ülkemizin okuma-yazma durumu göz önüne alındığında bu konuda pek de şanslı sayılmayız. Bu durumda görev okul öncesi eğitime düşmektedir. Ülkemizdeki okul öncesi eğitimin çok yaygın olmadığı gerçeği, çevre eğitiminin verilmesinde ilköğretim aşamasını zorunlu kılmaktadır (bkz: Uzun, 2005, s.30).