İlköğretim, bireylere yaşam boyunca gerekli temel becerileri kazandırmak ve üst öğrenime hazırlamak açısından öğretim sisteminin en önemli basamağıdır (Fidan ve Erden, 1998, s.204). Yetişkinlikte alışkanlık durumuna gelen pek çok davranışın temeli ilköğretim sürecinde atılmaktadır. Yani, geçmiş deneyimlere dayalı olarak kullanılan bilgilerin çoğu erken yaşta geçirilen deneyimlerle yakından bağlantılıdır. Bu yüzden erken yaşta edinilen bilgi, kazanılan deneyimler geleceğimizi etkilemektedir. İlköğretim sürecinde çocuğa kazandıracağımız çevre bilinci, onu gelecekte çevreye duyarlı bir vatandaş olmaya yöneltecektir.
Çevreye karşı duyarlı yetişen vatandaş, çevrenin bize atalarımızdan bırakılan ve bizim de gelecek nesillere bırakabileceğimiz bir miras, aynı zamanda bir süreliğine bize emanet edilen bir hazine olduğunun bilincine varacaktır. Emanetimizi bizden sonraki nesillere en iyi şekilde teslim etmek bizim en önemli görevimizdir. Çocuklarımız da gelecek adına elimizde tuttuğumuz, geleceğimizin garantisi olan bir emanettir. Öyleyse çocuklarımıza çevre bilincini kazandırmak bizim en asli sorumluluğumuzdur. Bu bağlamda çocuklarımıza çevre bilincini ne kadar erken kazandırabilirsek, geleceğimizi de o denli garantiye almış oluruz.
Çevre eğitimi birçok disiplini kapsar ve disiplinler arası bir olgudur. Çevre sorunları karmaşık, bilim ve toplumla ilişkili sorunlardır. Konuları anlamak ve bunlarla mücadele edebilmek için çeşitli alanlarda bilgi ve yetenek sahibi olmak gerekir. Bu nedenle çevre eğitimi disiplinler arası bir yaklaşımı gerektirir; böylelikle öğrenciler bilgiyi sentezlemeyi öğrenirler, aynı zamanda eleştirel düşünme, problem çözme, karar verme gibi yeteneklerini geliştirirler (Morgil ve diğerleri, 2005, s 586; Uzun, 2005, s. 574). Çevre eğitimi ilköğretimde başlanacağına göre, bu konuda ilk ve orta öğretim öğretmenlerine büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Genellikle çevre eğitimi ilköğretimde fen bilgisi, hayat bilgisi, ortaöğretimde ise sosyal bilgiler, kimya, biyoloji gibi derslerde verilmektedir. Ancak, çevre eğitiminin disiplinler arası bir öğrenme yaklaşımı olduğu gerçeğinden yola çıkılarak, öğrencilere çok yönlü bilgi birikimi kazandırmak için sadece belli derslerde değil, dersin amacına uyarlanarak çoğu derste çevre eğitimine yönelik çalışmalar yapılabilir. Örneğin, Türkçe derslerinde, içinde çevre sorunlarının ele alındığı yazınsal metinlerden yararlanılabilir. Kompozisyon yazmada bu metinler yardımcı olabilir. Okuma-anlama-anlatma-yorumlama-çözüm sunma etkinliklerinde yine yazınsal metinlerden yararlanılabilir. Örneğin, herkesin çocukluğundan başlayarak severek okuduğu masallar, bu konuda oldukça yarar sağlayabilir.
Masal, çocuğun daha okuma yazmayı öğrenmeden önce tanıştığı ilk yazınsal eserdir. Masalların yaşamımızda ne kadar önemli olduğunu söylememize gerek yok sanırım ama, yine de Dickens’in “Benim ilk aşkım Kırmızı Şapkalı Kız’dı. Biliyordum ki Kırmızı Şapkalı Kız’la evlenebilseydim, dünyanın en mutlu insanı ben olurdum.” (Kurt, 2000, s.309) sözleri, çocukluğumuzda dinlediğimiz masalların bizi ne denli etkilediğini çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır.
İnsanları böylesine etkileyen masal, aynı zamanda okulöncesinden yüksek öğretime kadar eğitimin her aşamasında kullanılabilen, eğitici ve öğretici bir gereçtir. Onun aracılığıyla evrensel değerler kolayca öğrenilebilir ve temalar güncelleştirilerek eğitimde rahatça kullanılabilir (bkz: Kuzu, 2007, s.292). Çünkü masallar düş yanının zenginliği kadar içinde barındırdığı öğretiler, konular açısından her çağa uyarlanabilen özelliğiyle (bkz: Dilidüzgün, 2003, s.31) güncelliğini hep devam ettirebilen, hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap edebilen yazınsal bir türdür. Dolayısıyla temelde çocuklar için yazılmamış olsalar bile, bugün çocuk edebiyatının içinde değerlendirilmekte, yetişkinler tarafından da sevilerek okunmaktadır. Bu nedenle de yukarda değindiğimiz gibi eğitimin her aşamasında kullanılabilen bir özelliğe sahiptirler.
Masallar sayesinde çocuk, küçücük yaşta bazı değerleri öğrenip, bunları korumayı ve yaşatmayı kendisine hedef edinebilir. Çocuktaki çevre bilincinin geliştirilmesinde masalların öneminin farkında olan Türk çocuk edebiyatı yazarları bu nedenle masal türünde bir sürü eser vermiş ve vermeye devam etmektedir. Bunların arasında özellikle son yıllarda Nur İçözü, Mustafa Ruhi Şirin, Gülsüm Cengiz, Ülkü Tamer, Ayla Çınaroğlu, Erdal Öz, Oğuz Tansel, Kemal Özer, Hasan Latif Sarıyüce, Tarık Dursun Kakınç, İbrahim Zeki Burdurlu, Aytül Akal (bkz: Kıbrıs, 2000, ss.40-41; Dilidüzgün, 2003, s.46) vb. isimleri sayabiliriz.
Çocuğa çevre bilinci kazandırmada Aytül Akal’ın “Geceyi Sevmeyen Çocuk”la başlayan beş serilik masal kitapları oldukça güzel kurgulanmış ve çocukların severek okuyacağı eserlerdir. 1952 yılında İzmir’de doğan Akal, İzmir Amerikan Kız Koleji Edebiyat Bölümü’nden mezun olmuş, çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları ve röportajları yayınlanmış, çocuk oyunları yazmıştır. 1991 yılında çocukların büyülü dünyasına girerek, ilk masal kitabı olan “Geceyi Sevmeyen Çocuk”u yayınlamış, bunu “Canı Sıkılan Çocuk” (1993), “Kardeş İsteyen Çocuk” (1994), “Sabahı Boyayan Çocuk” (1995) ve “Masalları Arayan Çocuk” (1997) izlemiştir. Ciltli masal kitaplarından başka yayımlanmış 52 masal kitabı vardır. 3-15 yaş arası çocuklara yönelik yüzün üzerinde kitabı bulunan Akal, 1995 yılında Aysel Gürmen ve Ayla Çınaroğlu ile birlikte Uçanbalık Yayınları’nı kurarak, çocuk kitapları yayımlamaya başlamıştır. Bugün diğer işlerinin yanında yazmaya ve yayımcılığa devam etmektedir (bkz: Akal, 1998c, s.Dış Kapak; Kuzu, 2005, s.323)
Akal’ın çocuklara çevre bilincini “çocuğa görelik” ve “çocuk gerçekliği” prensipleri doğrultusunda kazandırma çabası, Mavibulut tarafindan 1991 yilinda yayimlanan ilk masal kitabı Geceyi Sevmeyen Cocuk, ile başladığı ve daha sonra devamını getirdiği ve hâlâ da yazmayı sürdürdüğü masallarında açıkça görülmektedir. Akal, masalın çocuğun değerler sistemini öğrenme konusundaki etkisinin bilincinde olarak yazdığı eserlerinde, güncel konulara yer vererek, çocuğu hem içinde bulunduğu çağa, hem de gelecekteki yaşamın gerektirdiği duruma hazırlamaktadır. Bu değerleri öğrenen çocuk, gelecekte kendini ve ülkesini, hatta dünyayı etkileyecek sorunlar - ki bunlardan birisi ve en önemlisi çevre sorunu - hakkında bilgi sahibi olacak, çevreye duyarlı olma konusunda daha dikkatli davranacaktır.