Makale Dizini

 

sunum side 3Masallara Ciddi Bir Bakış

ANKARA ÜNİVERSİTESİ
Eğitim Bilimleri Fakültesi-Tömer Dil Öğretim Merkezi
Ulusal Çocuk Kitapları Sempozyumu

20-21 Ocak 2000
ANKARA

MASALLARDA ŞİDDET ÖĞLERİ VE BASKICI ÇAĞDIŞI KAVRAMLAR...

Masallardan çocuklarımız için bir yarar sağlayabilmek istiyorsak, klâsik deyip görünmez bir dokunulmazlıkla örttüğümüz masalları, birer birer ortaya döküp, içerdikleri şiddet, cinsellik ve çağ dışı kavramlar açısından tek tek elden geçirmemiz ve yeniden titizlikle değerlendirmemez gerektiğini düşünüyorum.
Adı "masal" olan her anlatıyı, derhal çocuk edebiyatına havale etmekten vazgeçmeli, başka konularda gösterdiğimiz duyarlılığı ve eleştirel bakışı masalda da uygulamalıyız. Çocukların algılama ve değerlendirme sınırlarının çok ötesinde, üstelik pedagojik hatalarla dolu olan masalları, "nasıl olsa klâsiktir sorumluluk bende değil" anlayışıyla, çocukların önüne baskıcı bir tavırla koymaktan vazgeçmeli; bu masalları, yazılı edebiyatın olmadığı çağlarda yetişkinler için anlatılmış geleneksel masallara birer örnek            olarak, edebiyat tarihi arşivlerimizde değerli bir antika özeniyle saklamalıyız.
Ben bir masal aşığıyım. Çocukluğumda masal okumaya bayılırdım, büyüdüğümde masal yazmaya kalkışmam da bu yüzdendir.
Masallarda sıradışı karakterler, olağanüstü olaylar, beklenmedik sürprizler ve sınırsız bir sihir gücü vardır. Masallarda her şey mümkündür. Tıpkı çocukların dünyasında olduğu gibi... Küçük bir tahta parçası, bir ev ya da bir uçak olabilir; eşyalar konuşabilir ve hayal gücü, çocuğun düşünce dünyasının uzanabildiği her alana özgürce yayılır.
Ben de çocukken okuduğum masallardaki olağanüstü olayları, kendi dünyamın doğal bir parçası olarak görürdüm. Masallara inanırdım. Ama doğrusu ya, okumadan atladığım, sevmediğim ya da dinlemek istemediğim bazı masallar da vardı. Küçükken bu masallar beni çok üzerdi, incinirdim.
Bazı masallar beni hâlâ üzüyor...
Çocukken duyduğum bu rahatsızlık, yetişkin olup masallar üzerine sevgi ve özenle eğildiğim zaman, daha belirgin olarak ortaya çıktı. Şimdi ciddi olarak kendi kendime soruyorum: "Edebiyatın masal türüne ait olan masalların tümü, gerçekten çocuklar için mi?" diye... "Yoksa masallar, bölüm bölüm atlayarak okunması gereken bir edebiyat türü müdür?" Çocuklarımıza masal okurken, çoğu kez böyle yapmıyor muyuz?
Bir tanıdığım, övünerek anlatıyordu. Yeğeni masal dinlemekten çok hoşlanıyormuş ve ona her gelişinde, aynı kitabı okumasını istiyormuş. Masalın adı, "Kırmızı Şapkalı Kız". Yeğenini çok seven bu halanın çözemediği bir şey vardı. "Yeğenim bu masalı çok seviyor ve her seferinde bana ille de bu masalı okutuyor. Ama, kurdun tam da 'Anneanne, senin ağzın neden o kadar kocaman...’ dediği satırlara gelince, üzerime atlayıp ağzımı eliyle kapatıyor, 'Tamam hala tamam, gerisini okuma!' diye ağlamaya başlıyor."
Kuşkusuz, küçük kız, masalın sonunun değişmesini bekliyor olmalı. Bu umudunu da çocuksu bir ısrarla koruduğundan, masalı tekrar tekrar okutuyor. Ancak biz yetişkinler, bu masalın çocuklar için olduğunu varsaydığımız için, onun ısrarcılığını, masalı sevdiğine yormayı yeğliyoruz.
Yazar Kemal Özer, "Masaldaki Kedi ile Köpek" adlı öyküsünde, "Masal dinlemeden büyüyen çocuk var mı?" diye soruyor ve şöyle devam ediyor. "Çocukken dinlediğim masalları bugün hâlâ anımsarım. Biri nasıl korku salmıştı içime de sabaha dek uykusuz kalmıştım... Birinden yüreğime saplanan üzüntü nasıl bir acı vermişti ki, gözyaşlarımı göstermemek için ancak yüzümü duvara çevirerek dinleyebilmiştim." Yazar, aslında masalları sevdiğinden söz etmek üzere bir giriş yapıyor yazısında. Ancak, bazı masalların, çocukların duygusal dünyasında fırtınalar kopardığını da dürüstçe açıklıyor. (Dünya Onlarla Daha Güzel, Kemal Özer, Yordam Kitapları, s.13)